Turgut Özal
Turgut Özal, 1965’te Başbakanlık özel teknik müşaviri oldu. 1967’de Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) müsteşarlığına getirildi. 1970’te “finansman kanunları”nın hazırlayıcıları arasındaydı. 12 Mart 1971’den sonra bu görevinden ayrıldı. Arkasından Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’ne giderek 1973’e kadar Dünya Bankası Sanayi Dairesi’nde özel müşavirlik yaptı. Yurda döndükten sonra özel sektörde bankacılık, demir çelik, otomotiv sanayisi, tekstil, gıda ve döküm alanlarında yönetici olarak çalıştı.
1977 genel seçimlerinde Milli Selamet Partisi (MSP)’den İzmir Milletvekili adayı oldu ve seçimi az bir farkla kaybetti. Daha sonra Madeni Eşya Sanayiciler Sendikası (MESS) Genel Başkanı olarak görev yaptı. Kasım 1979 yılında Süleyman Demirel başkanlığında kurulan azınlık hükümetiyle yeniden devlet memurluğuna dönen Özal’a, Başbakanlık Müsteşarı ve DPT Müsteşar Vekilliği görevi verildi. 24 Ocak 1980’de açıklanan “İktisadi Önlemler Paketi”nin hazırlayıcıları arasında yer aldı ve iktisadi kararların sorumluluğunu üstlendi.
Turgut Özal, “24 Ocak Kararları” olarak bilinen önlemlerin alındığı 1980 yılının başlarında Türkiye ekonomisi özellikle dış finansman açısından büyüyen sorunlarla karşı karşıyaydı. 1970’lerin ikinci yarısından başlayarak ülkede gerileyen üretim artış hızı 1979’da nüfus artış hızının altına düşmüş, aynı dönemde enflasyon giderek hızlanmıştı. “24 Ocak Kararları” temel olarak döviz kuru ve para arzı araçlarını kullanarak, ödemeler dengesini düzeltmeyi ve enflasyonu düşürmeyi hedefliyordu. İhracatın özendirilmesinin ve serbest piyasa ekonomisi kurallarının işletilmesinin amaçlandığı öne sürülen “istikrar programı” çerçevesinde Türk Lirasının değeri % 50’ye yakın bir oranda düşürüldü. “Katlı kur” uygulaması sınırlandırıldı ve faiz oranlan yükseltildi. 1 Temmuz 1980’de faiz oranları üzerindeki devlet denetiminin kaldırılması ile “Temmuz Bankacılığı” olarak adlandırılan dönem başladı.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından, 20 Eylül’de kurulan Bülent Ulusu Hükümeti’nde, iktisadi işlerden sorumlu Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı olan Özal, “24 Ocak Kararları” uygulamasını sürdürdü. Bu program ilk hazırlandığında yapılamayan vergi değişiklikleri 1981 yılı başında uygulanmaya konuldu. 30 Nisan 1981’de Türk lirasının değerinin günlük olarak belirlenmesi kararlaştırıldı. Özal “Bankerler Olayı” olarak bilinen ve bankerlik piyasasının çökmesiyle sonuçlanan gelişmelerden sonra 13 Temmuz 1982’de görevinden istifa etti. Bir süre İslam Kalkınma Bankası’nda çalıştı ve çeşitli şirketlerde danışmanlık yaptı.
Özal, 12 Eylül sürecinin arkasından siyasi partilerin açılmasına ve kurulmasına izin verilmesi üzerine, 20 Mayıs 1983’te Anavatan Partisi (ANAVATAN)’ni kurdu ve partinin genel başkanlığına seçildi. Parti programında, ekonomiye devlet müdahalesinin en aza indirilmesini, dış, ticaretin serbestleştirilmesini, yabancı sermaye yatırımlarının özendirilmesini, rekabet koşullarının egemen kılındığı serbest piyasa ekonomisinin uygulanmasını ve Ortadoğu ülkeleri ile yakın ilişkiler geliştirilmesini savunan ANAVATAN, seçimlere katılmasına izin verilen üç partiden biri oldu. 6 Kasım 1983 Genel Seçimleri’nde partisinin çoğunluğu sağlaması üzerine, hükümeti kurmakla görevlendirilen Özal, 13 Aralık 1983’te Türkiye Cumhuriyeti’nin on dokuzuncu başbakanı olarak göreve başladı.
ANAVATAN’ın 13 Nisan 1985’te yapılan ilk büyük kongresinde tekrar genel başkanlığa seçilen Özal, 1987 yılında yapılan genel seçimlerde de çoğunluğu sağladı. Böylece 21 Aralık 1987’de İkinci Özal Hükümeti’ni kurdu. 18 Haziran 1988’de yapıları Anavatan Partisi İkinci Olağan Kongresi sırasında Özal’a bir suikast girişiminde bulunuldu ve girişimi elinden aldığı bir yarayla atlattı. Özal aynı gün tekrar oy birliğiyle yeniden genel başkanlığa seçildi. Ardından 31 Ekim 1989’de Kenan Evren’den boşalan Cumhurbaşkanlığı makamına seçildi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı olarak 9 Kasım 1989’da göreve başladı.
Turgut Özal, getirdiği yönetim anlayışı ile ekonomide, felsefede, siyasette, dış politikada zihniyetleri değiştirdi. Her türlü yeniliğe açık bir siyasi politika izleyerek, ülkenin kaderini değiştiren kararlara cesurca imzalar attı. Türkiye’de liberal ekonomiyi ve beraberinde liberal düşünceyi tüm hatlarıyla yerleştirmeye, uygulamaya çalıştı.
Herkes Özal’ın laik bir ülkenin cumhurbaşkanı olarak cuma namazına gidip gitmeyeceğini merakla bekliyordu. Fakat o her zamanki gibi rahat ve tabulara meydan okuyan tavrıyla Ankara Kocatepe Camisi’ne gitti ve cuma namazını kıldı. O gün Kocatepe’de izdiham yaşandı ve halk sevincinden gözyaşlarına boğuldu. Türkiye’nin bölgesinde etkin rol oynamasını isteyen Özal, Balkanlara ve hemen peşinden Orta Asya’ya yaptığı o uzun ve yorucu gezisinden döndükten sonra, 17 Nisan 1993’te Ankara’da vefat etti. Bu ani ölümü nedeniyle özellikle ailesince zehirlendiği ileri sürüldü. “Öldükten sonra beni İstanbul’a defnedin, kıyamete kadar Fatih Sultan Mehmet’in manevi ruhaniyeti altında bulunmak istiyorum” vasiyetine uyularak, Adnan Menderes’in de bulunduğu yerde toprağa verildi.